Phases of Thought

Phases of Thought
Phases of Thought

13 Aralık 2010 Pazartesi

Yağmur İmgelemi

Yoğun bir iş günü.

Son dakikaya sıkışan ufak ama atlanmaması gereken ayrıntılar. Günde 10 saat hareketsiz oturmanın 4 ayda verdiği nefes darlığı ve derinliksiz ama frekansı yüksek soluklanmalar artık kendimi parka atma zamanının geldiğinin habercisi. Mesai sonunda hava gün saat sıcaklık yoğunluk gibi çevresel faktörlere bakmaksızın telefonumda ajandaya kaydedilmiş "Parkta koş" notu hatırlatmadan ziyade emir kipinde.

Kaçar yol yok.

Saat 18.55 eve varış. Annem yemek sofrasını kurmuş beni bekliyor. Günün kısa özeti; gelenler gidenler arayanlar soranlar ölenler kalanlar...Kafa emme basma tulumba modunda kulak ise tekiyle önemli kelimeleri algıda seçicilikle yakalamanın peşinde.

"Ben parka koşmaya gidiyorum anne."
"Oğlum seller gidecekmiş ne işin var."
...


Yoldayım. Kısa pantolonum penyem üstümde ayaklar hızlanmış nefes fellik fellik tempo aranıyor. Ayaklarım yolu ezberlemiş ilk sol ilk sağ ilk sol Özgürlük Parkı'nı kaçırmana imkân yok.

Ritüel belli son 3 yıldır. 4 tur koşu. Her tur 300 metre jogging 900 metre tempolu koşu durmak yok 4800 yapana kadar.

Park klasik bir temmuz gününden farklı, ne hava çok sıcak ne park kalabalık hatta güneş ortalıkta yok.
Lanet olsun onca zamanda kazandığım kondisyon yerlerde. Solumak için ağzımı ve burnumu kullanmam yetmiyor. Tempo ayakta kalmaya ayarlı, vücut fazlasına elvermiyor. Ah diyorum.

"Bir sene önce olsa tozu dumana katardım."

Üçüncü turdayım ayaklarım iyice ağırlaşmış, pist asfalt olsa oraya yapışmışlar diyeceğim, toprağa gömülüyor gibi hissediyorum. Vücut koordinasyonum son demlerini yaşıyor. Gövde kontrolsüz, kollar bacaklar da gövdeden bağımsız salınımda.

Üçüncü tur biterken ilk zerrecikleri sırtımda hissediyorum.

"Yağacak galiba."

Dördüncü tur başlarken jogu artık gözü kapalı atar haldeyim. Terden sırılsıklam olmuş başımda hissettiğim pıtırtılar beynimi uyandırıyor. Yağmur yağıyor hem de en tatlısından, yaz yağmuru. Az önce kapalı ile açık arası önümü görmeye odaklı gözlerimi açıyorum. Neler olup bittğini görmek için etrafıma bakınıyorum. İnsanlar çil yavrusu gibi dağılmışlar, koca parkta 10 15 kişi var yok. 45 dakikadır karşılaştığım insanlar da artık benim gibi son turlarındalar, benden tek farkları ıslanmaktan korkuyorlar ya da sevmiyorlar. Oysa kuru olan ıslanır, şu halde ıslanma eylemini zihnimin zabıtaları es geçiyor.

Ağaçların altından geçerken resmen hava kararıyor. Üstümde yapraklardan seken yağmur damlalarının sesi. İki adım sonra tekrar hafif karartılı sessiz toprak parkur. Kafamdan süzülen sular kaşlarımın arasından kirpiklerimin içine süzülüyor. Gözlerim kısık olmasına rağmen önüm puslu. Yardıma ihtiyacım var. Bileklikler imdadıma yetişiyor, dünyam berraklaşıyor.

Yorgunluktan mı yoksa ilahi bir dürtüyle mi başımı yere değil havaya kaldırarak koşuyorum bilmiyorum. Parkta kimse kalmadı neredeyse, önüme çıkan olma olasılığı düşük. Düşünmüyorum, 4 yaşındaki çocuklar misali paldır küldür gidiyorum.

İlk damlalarda zayıfca zuhur eden çimenin kokusu iyice keskinleşiyor. Her soluk alış verişimde içimde hissediyorum. Bu kokular, toprağın yumuşaklığı, başımda hissettiğim damlacıklar, gözlerimdeki pus hepsi terapi etkisi yaratıyor yetmezmiş gibi yağmur algılarımla da oynuyor. Zamanda değil ama mekanda gitgeller yaşıyorum. Bir anda Feneryolu'ndan Londra'ya gitmiş olabilir miyim diyorum, yoksa Hyde Park da burası benim mi haberim yok. Yanımdan tek tük geçenlerden biri o an "Good evening Sir" çekse inanasım var.

Tekrar gözlerim gökyüzünde. Aklıma bugünün Miraç kandili olduğu geliyor. Mübarek hava ne yağdı diyorum. İçimde bir tazelik belki günün anlam ve önemine ithafen şartlanma belki de içgüdüsel paganik bir tavır ama tek bir gerçek var ki o an kendimi "iyi" hissediyorum.

Hava iyice kararıyor. Burnum taze çimen kokusuna alıştı, üstüm sırılsıklam... Anın büyüsü bozuldu, eve koşuyorum hasta olmamak için, bir yandan da kaybolan büyüyü kelimelerle zaptetmek için.

2 yorum:

  1. Havaların yağışlı olduğu bugünde arşivden yeniden ısıtılıp servis edilmeye uygun gördüm.

    YanıtlaSil
  2. İlk yağmur başladığında kaçacaksın bazen yada sadece annenin sözünü dinleyeceksin.

    YanıtlaSil