Phases of Thought

Phases of Thought
Phases of Thought

10 Aralık 2010 Cuma

Ülkemin Sertleşme Sorunu

Bir habere göre Türkiye artan tüketim ve yatırımcı ilgisi ile gelecek 10 yılda Avrupa'nın en güçlü ülkesi olacakmış. Öncelikle bu habere inanmıyorum. İnansak bile siz böyle bir büyümeyi içinize sindirebilir misiniz? Kitleler fikirler üzerinde yükselir. Cumhuriyet tarihi boyunca gelişime yönelik bir tane düşünce akımı, bir sistem ya da herhangi bir yapı oluşturulabilmiş midir bu topraklarda? Hemen cevap vereyim. Sürdürülebilir olmasa da iki tane sistem hayat bulabilmiştir. Bunlardan ilki köy enstitüleri, ikincisi ise mehmet ali erbil'in yarım akıllı insanların donlarını sıyırarak malum yerlerini ekranlara teşhir ettiği şov programlarıdır. İlkini bilmem ama ikinci dalganın kesinlikle en güçlü olmamıza katkısı tartışılamaz. Bu büyümenin nüfus yüksekliğiyle ve tüketim artışıyla sağlanacak olması ayrı bir komiklik.

Sabahın dokuzunda eşarplı teyzelerle birlikte BİM' in önünde kuyruktayım. BİM şu an ülkemizde ciro bazında en büyük perakende zinciri. Labirent tipi dizilimi, raf kullanmaması, torbayı parayla satması, içecekler için soğutucu bulundurmaması akıllıca düşünülmüş maliyet düşürme teknikleri. Birazdan kapılar açılacak ve bizlerde her hafta büyük dampingle satılan aktüel ürünlere doğru saldıracağız. Kapılar açıldı. Arka sıralarda olan çevik ben eşarplı, türbanlı teyzeleri ezerek hedefteki ürüne ulaşıyorum. Klozet kapağı sadece 1.5 tl. Artık evimde gönül rahatlığıyla hem hesaplı hem de kaliteli sıçıyorum.

Habere devam. "Türkiye'nin Aldi'si BİM'in 2009'da yüzde 25 büyüyerek 213 milyon liralık net kâra ulaştığı belirtiliyor." Evet yanlış okumadınız. Ülkemizdeki en büyük perakende zinciri tamamen Almanya çıkışlı bir süpermarket zincirinden konsepti direktman apartarak zirveye koşuyor. Hatta internet sitelerinin tasarımları bile aynı. Hadi bizler ömrümüz boyunca sistemin bekçileri olacağız. İşimiz sadece sistemin düzgün işlemesi olacak. İlham denen, yaratıcılık denen kudret narından tadamadık! Siz para babaları bu topraklardan özgün bir akım yaratamayacak kadar aciz misiniz?

Haberin devamı Coca Cola ile ilgili. Coca Cola' nın yıllık tüketimi büyük karlar getirmiş. İlerideki en büyük olmayı tüketim artışına bağladık. Peki bu kolayla mı sağlanacak? Kolanın edindiği karlar ülkemizde mi kalacak? Benim bu büyümeden anladığım bol bol sevişin nüfusunuz artsın; boş zamanlarınızda da gider kola içersiniz gibi birşey.

Özün özü ülkemin bu büyümesi viagra almış seksenlik dedenin büyümesinden farksızdır.

7 Aralık 2010 Salı

Oklava

Yakın zamanda hatırlar mısınız bilmem, bir deterjan reklamı çıktıydı? Kirlenmek güzeldi diye. Kafamda yer etti bu slogan. Ne ters bir söz yığınıydı bu böyle? Annemin savurduğu tehditleri hatırlıyorum, köy çocukluğundan şehir beyefendisine terfiimden önceydi. Top oynamaya çıktığımda üstümü başımı çok pisletirsem, birinden kötü bir söz söylediğim duyulursa, annem ince ve uzun oklavasını başımla bir edip, üzüm pekmezi akıtacağını söylerdi. Temiz bir çocuk olacaktım, kendime bu sözü verdiğimi hatırlıyorum, bedenen ve ruhen. Çok naifmişim. Dünya boktanmış anne, her tarafı pislik ve kokuşmuşluk içinde.

Politikacılar var anne, deliler gibi koltuk sevdalıları, 60 yaş üstünün bunama problemleri oluyorken, hala parti başlarında kalıp, bir adım ilerisini düşünmekten aciz, yeniliğe kapalı insanlar. Sadece kendi rantını düşünüp kendinin vekili olan. İnsanları ya onlar ya biz diye ikilemeye zorlamayı siyaset düsturu olarak belirlemişler. Bizler resmen ülkemize yabancılaşmaktayken, hala kavramları eğip bükerek ülkenin genelini düzmeye devam ediyorlar.

Savaşlar çıkıyor anne, yok yere insanlar öldürülüyor. Silah endüstri devam etsin, daha fazla gözü dönmüş para babaların ceplerine milyon dolarlar girmeye devam etsin diye kardeş kardeşe kırdırılıyor, kavramlarla insanların beyinleri yıkanıyor. Vicdan denen şey, çıkar karşısında fille karınca gibi oluyor, görmezden geliniyor.

İşyerlerinden patronlar var anne, sırf cebine daha fazla para girsin diye işçilerine obje muamelesi yapan. Hak ettikleri maaşlarından aza çalışıyor insanlar. Motivasyon yöntemini çalışmazsan kovulursun yapmışlar. İnsanlar çalışmaya mecbur kılınmış, işini zevkle yapmak gibi bir kavram kaybolmuş. Patron tanıdıkları oturdukları yerden iş yapmadan para kazanırken, gün boyu çalışmaktan bütün hücrelerinden ter akan adamlar, hak ettikleri parayı alamıyor, istediklerinde tekmeyi yiyorlar.

İnsanlar bozulmuş anne, komşunu bile tanıyamıyorsun. Dost dediğin insanlar arkandan kuyunu kazıyor, yardım ettiğin insanlar kötü bir şey yapmışsın gibi bakıyorlar sana. Değer yargılarını öyle berbat hale getirmişler ki, insanlar birbirlerine anlayışla yaklaşmak nedir unutmuş. İnsanlar eğlenme kavramına yabancılaştırılmış, kendi tabularımızla mezar kazar olmuşuz benliklerimize.

Ağır konuşuyorum anne, canıma tak etti bu yozlaşma. Nereye baksam kokuşmuşluk, ikiyüzlülük, gereksiz bir kibir… Herkes yargıç kesilmiş, herkes kendi anayasasına göre insanları yargılıyor. Ama üzülme anne, bu pislik ve yozlaşma içinde bile ben temiz kalmaya niyetliyim. Belki bazı kötü alışkanlarım olabilir ama başkalarına umuyorum ki zararım olmamıştır. O yüzden, rahat uyu yatağında anne. Üzerim pek kirli değil. O uzun oklavayı da yak sobada. İşe yaramaz o, ben sana güzelinden alırım….

5 Aralık 2010 Pazar

Moral Activities

Otobüste her zamanki kalabalık ve onun kokusuyla yolculuk ediyordum. Yine bir kitaba gömülüp ortamdan soyutlanmaya çalışıyordum. Otobüs durağa yanaşmıştı. Ben de arka kapıya yakın oturuyordum. Bir yurdum insanı yine "duracak" tuşuna basmamıştı; "kaptan arka kapıyı aç" diye bağırdı. Neyse ki kaptan kapıyı açtı. İlgili kişi defolup gitti. Dikkatim dağılmıştı. Kafamı kaldırdığımda onu gördüm. Deliliği her halinden belli oluyordu. Üstü başı yırtıktı; gözlerinden öfke fışkırıyordu. " Aptala bak tuşa basmayı bile unuttu. Bu ülkenin kafasına taktığı tek bir şey var o da karı! Varsa yoksa karı, başka bir şey düşünemiyoruz!" dedi.

Bir an durdum; aklımdan çeşitli düşünceler geçti. Deli haklıydı. Hem de her harfine kadar. Neredeyse bütün kuşaklar aşkı ve cinselliği yeşilçam filmlerinden öğrenmişti. Pörlek gözlü süt tenli kadınlar yıllarca taptığı erkekleri bekler; eline erkek eli değdi mi yüzleri kızarırdı. Bunu nasıl içselleştirdiğimizi öğrenmek için çevrenizdeki insanlarla konuşun. Hepsi güya uğruna ömürlerini adadıkları kişiden kazık yemiş, çakma gönül yaraları taşımaktadır. Yeşilçam filmlerine özenip hüzünden melankoliye koşmaktadır. Öyle bir dünyadır ki bu bütün "saçlılar" beyaz atlı prens, iyi insanlar ve gönül dostlarıdır. Kel ve kirli sakallılar ise ağızlarından salyaları akan tecavüzcülerdir. Her mecradan salgılanan tabular aseksüel kuşaklar yetiştirmiş. Cinsellik kitleler tarafından ulaşılamaz bir hal almış. Doğal olarak akıları karıdan başka birşey düşünemez olmuştu. Ben de deliye hakkını teslim etmek adına elini öpüp otobüsü terk ettim.

Şükran Moral. Aktivist performans sanatçısı. Gazetelerin baş sayfalarından takip etmişsinizdir. Kendisi ufak bir topluluğun önünde bir bayanla 20 dakika kadar takılmış. Geç boşalmanın 5 dakikayı aşmadığı ülkemizde 20 dakikada kim bilir neler olmuştur. Ayrıntılar 20 dakika boyunca çırılçıplak takılan ikiliye 2 fotoğraf makinası ve bir kamera eşlik ettiği yönünde. Performansa davetli olmama rağmen duyduklarımı anlatabiliyorum. Çünkü, yarı çıplak 2 insanı görüp ilk anda mekanı terkeden insanlar arasındaydım. Ancak, Şükran Moral' e hak verdim.

Performansıyla ilgili açıklamaları gayet ikna edici. Bu çalışmasında "sanat" olarak adlandırabileceğimiz kısım kendisinin de belirttiği gibi izleyicinin performansa verdiği tepkidir. Artık sergilenen performans değil, izleyicinin davranışları taranmalı ve çırakımlar buna göre yapılmalıdır. Zira, önemli olan toplumun bu tabuya karşı olan davranışlarıdır.

Şükran Moral' in diğer çalışmalarınızı incelemenizi tavsiye ederim. Birinde kendisi doğudaki çoklu evliliklere karşı çıkmak için 3 erkekle evlenmiş bir kadın olarak poz veriyor. Diğerinde kadının bir meta olarak satılmasına karşı çıkmak adına karaköye gidiyor. Kadının görsel bir meta olarak kullanılmasına karşı çıkmak adına bacak arasına bir monitör yerleştiriyor.

Tabuları ve çarpıkları sergilemek açısından gayet başarılı çalışmalar. Ancak dediğim gibi son çalışmasını izleyemedim. Ama sanmayın ki ben midesi bulanıp mekanı terk eden azınlığın arasındaydım. Ben esas olarak ilk anda yarı çıplak iki bayanı görüp sergiyi terk eden en yakın lavaboya doğru depar atıp kendi sanatını icra edenlerdenim. Desteğimi de sifonu çekerek gösteriyorum. Ne de olsa ben de o yeşilçam filmlerini izleyip büyüdüm.