Phases of Thought

Phases of Thought
Phases of Thought

23 Ekim 2010 Cumartesi

Homeros'a Övgü

Dün akşam bir talkshow programına konuktum. Hani şu üniversite öğrencilerinin katıldığı, 5-6 saat boyunca tuvalete bile gidemeden ayakları kıçlarına girmiş şekilde oturdukları programlardan. Program başlamadan önce bu öğrenci güruhunu gözlemledim. Geleceğin yöneticileri... Aralarından bir tanesini geleceğin başkanı seçtim. Çünkü o diğerleri gibi geyik yapmak yerine burnu içerisindeki yıllardır bulamadığı hazineyi arıyordu.

Program başladı. Yine her zamanki gibi yavan muhabbetler, gereksiz bağırıp çağırmalar, bilgelikten uzak genel-geçer konuşmalar, her kırmızı ışık yandığında şebekçe alkışlayan bir izleyici grubu ve televizyonlar önünde boş yere saatlerini harcayan bir topluluk. Sunucuya döndüm. Her içi dolu söylemi laf kalabalığıyla geçirdiklerini söyleyip bir konuşma yapmak
istedim. Her zamanki gibi inkar ederek bana söz hakkı verdi. Ben de masanın tam ortasına çıktım. Bütün konuşmalar kesildi. Herkes masanın ortasına dikkat kesildi. Ellerimi iki yana açıp konuşmama başladım:

" Lütfen televizyon izlemeyin! Siz televizyon izledikçe elinizdekini kaybediyorsunuz. Siz bu insanları alkışladıkça ve yücelttikçe içten içe eriyorsunuz. Futbolcuların nasıl milyon dolarlar kazandıklarını sanıyorsunuz? Siz maç aralarındaki her reklamı izlediğinizde, tıkladığınız her spor haberinde çürüyorsunuz. Televizyonda gıpta ettiğiniz ensest ve tecavüz ürünü figürleri sizler yarattınız. Ağzınız her sulandığında onların ceplerini dolduruyorsunuz. Ülkeyi bir mal olarak düşünün. Mal derken sizin ilk siftahınızı yapmak için parayla satın aldığınız mallardan bahsetmiyorum. Herkesin sahip olduğu bir eşya, bir meta olarak düşünün. Umarsızca tükettiğiniz bu aptal kutusu sizin desteklerinizle bu maldan en büyük parçayı alıyor. Peki size ne kalıyor? Birşey kalmadığı belli ki insanlar geçimini sağlamak için etlerini ve emeklerini yok pahasına satıyorlar.

Ama şunu hiçbir zaman unutmayın ki bu ülkenin her mahallesinde en az bir tane deli var. Okuyan, düşünen, toplumdaki olaylara duyarlı, az tüketmeye çalışan, üretemeyecek durumda olsa bile üretme kaygısıyla dolup taşan deliler. Bugün çıktığım bu delilik kürsüsünden artık iniyorum. Bu ülkenin delilerini takip etmenizi umuyorum."

Ve kürsüden indim. Salona sağır edici bir sessizlik hakimdi. Sonrasında söylemimi algıyan birisi ayağa kalkıp delice alkışlamaya başladı. Sonrasında bu hastalık herkese yayıldı. Büyük bir tufan koptu. Ülke tarihinde ilk kez aptal kutusu kitleleri aydınlatmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder